Hz. İsa Mesih’in akıbeti ve nüzulü hk. Müslümanların sahip olduğu genel algının ‘’ dinin maksatları / Ana hedefleri’’ açısından ve ‘’gerçek kurtarıcı Hz. Muhammed’dir ilkesi doğrultusunda değerlendirilmesi
Hz. İsa Mesih’in akıbeti ve nüzulü konusu, tarihimizde gerek ilmi sahada gerekte inanç sahasında çok büyük tartışmalara sebebiyet vermiştir. Ve günümüzde bu konu, Müslümanlar arasında ihtilaflı bir inanç olarak yerini korumaktadır. Müslümanların bu konuya bakış açılarını anlamak ve sonucunu iyi değerlendirebilmek için bu konuyu Hz. İsa’nın nüzulünü kabul edenler ve etmeyenler olarak iki koldan, muhtelif kaynaklardan mesnetlerle açıklamaya çalışacağım. Öncelikle bu konu sadece hadislerle ve Kuran ayetleri ile anlaşılacak kadar kolay bir konu değildir. Genel hatları ile anlayabilmek için hem diğer kutsal metinlerde bu konunun pozisyonunu hem dinler tarihindeki pozisyonunu değerlendirerek ele alacağım. Kanaatimce bu konunun anlaşılmamasındaki ana problem kaynak yetersizliğinden değil kavrama yetersizliğindendir.
Bu sebeplede önümüze iki yaklaşım çıkmaktadır. Bu yaklaşımın ilki İsa Mesih konusunu bütün kaynakları ele alarak, İsa Mesih’in iki bin yıl önce geldiğini ve bir daha gelmeyeceğini şu anda bir kurtarıcı beklemek yerine esas kurtarıcı olarak Hz. Peygamberin örnekliğine ve Kuran’ın ayetlerine sarılmanın gerektiğini savunmuş ve Hz. İsa’nın gelmesinin imkânsız olduğunu ortaya koymuştur. Diğer bir grupta Konuyu Farklı bir şekil de değil de geleneksel yaklaşımla ele alarak kendinden önceki gelen alimlerin kanaatlerine tabi olması, ya da bu konuya bir Kuran muhkemliği atfetmesi sebebiyle Hz. İsa’nın ineceğini iddia etmiştir. Kanaatimce Kuran’da yer alan her şey din değildir. Bu kavrayış erken dönemde genel kabul görmediği için hem bu konuda hem de başka konularda alimlerin ihtilafa düşmelerine sebep olmuştur. Şimdi ben bu iki düşünceden hareketle Hz. İsa’nın inmesini kabul edenlerin neden kabul ettiklerini, kabul etmeyenlerin de neden kabul etmediklerini elimdeki kaynaklar ve araştırmalar ile ortaya koymaya çalışacağım. İlk olarak Hz. İsa’nın nüzulüne inananlara baktığımızda
Hz. İSA’NIN NUZÜLÜNÜ KABUL EDENLER
EHLİ KİTABIN GÖRÜŞLERİ VE İSA MESİH’İN NUZÜL TEFSİRLERİ
Hz. İsa’nın (a.s) nüzulü meselesi, Müslümanlarla-Hıristiyanlar- Yahudiler arasındaki müşterek konulardandır. Zira hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar Hz. İsa’nın (a.s) nüzul edeceğine inanmaktadırlar. Onun nüzul ettiğinde, Hz. Muhammed’in (s.a.v) şeriatıyla amel edecek olması, bu nüzulün hadisler ve İslam alimlerinin ayetleri yorumlaması neticesinde, kıyametin alameti olarak kabul edilmesi ve yine Hz. İsa’nın kıyametin alametlerinden biri olan Deccâli öldürecek olması gibi hususlar, onun nüzulünün Hıristiyanlar açısından önemli olduğu gibi Müslümanlar açısından da önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu noktalardan hareketle Hz. İsa’nın kıyamete yakın gelip deccâli öldürmesi ve dünyaya sükûn vermesi Hristiyanlar tarafından beklenen bir olay olmuş ve bunu kutsal kitapları İncil’de de telakki edilerek belirtilmiştir. Hz. İsa’nın gelecek olmasını temel akideleri haline getirmişlerdir. Bu akide ile ilgili olarak Yeni Ahitte geçen ayetler şunlardır; (Yeni Ahit’teki insanoğlu Hz. İsa olarak geçer)
“Çünkü İnsanoğlu Babasının yüceliğinde melekleriyle gelecek ve herkese yaptığı işe yaraşan karşılığı verecektir. (Matta, 16/27)
“İnsanoğlunun gelişi doğuda parlayıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. Leş nerdeyse akbabalar oraya üşüşecek. O günlerin sıkıntısından hemen sonra, güneş kararacak, ay ışık vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak. O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler (Matta, 24/27-30; Markos, 13/21-26; Luka, 21/25-27)
Görüldüğü gibi İsa Mesih’in gökten inmesi İncil de kıyametin gelmesi ile tasavvur edilmiş. Ve onun gelmesi ile dünyanın sükuna ereceğini deccâli öldüreceğini ve kendilerini kurtaracağını ortaya koymuştur. Hristiyanların temel akideleri haline getirdikleri bu konu; Müslümanların yüce kitabı Kuran-ı Kerim’de sarih olarak yoktur. Buradan da şunu anlıyoruz: Hz. İsa Mesih’ in bu dünyaya ineceği düşüncesi, Ehli kitap kaynaklı bir konudur. İsraili kaynaklardan tefsirlerimize geçmiştir. Bu sebeple bu konunun Yahudi ve Hristiyan inancındaki İsa Mesih’in nüzulü, İslam kaynaklarındaki nüzul ile çelişir. Ayrıca İsa mesih’in bu düşünce ile ehli kitap tarafından nüzul ettirilmesi İslam akaidine göre terstir. İslam da bir kurtarıcı beklentisi yoktur. Hz. Muhammed gelmiştir ve peygamberlik vazifesi ortadan kalkmıştır. Bu müfessirlerin İsa mesih’in nüzulünü kendi yorumları ile çıkarttıkları ayetlere baktığımızda;
Bu ayetler şunlardır: 1) “O, beşikte de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, Salihlerden olacaktır.”( Âl-i ‘İmrân, 3/46)
2) “Ehl-i Kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o (Hz. İsa), onlara şahit olacaktır. (Nisa, 4/159.)
3) “Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur. (Zuhruf, 43/61)
Burada Fahrettin Razi’nin Mefatihul Gayb isimli esrinden ve diğer nüzule inanan alimlerin görüşüne baktığımda; bu üç ayet minvalinde İsa mesih’in inmesi konusunda şöyle söylemişlerdir.
1)Müfessirler ilk ayeti ele alırken özellikle “yetişkin çağında” kelimesi üzerinde yoğunlaşmışlardır. Onlara göre Hz. İsa’nın (a.s) beşikte konuşması vuku bulmuş bir olaydır. Fahreddin er-Razi ise bu ayetle ilgili sadece Hüseyin b. Fadıl el Beceli’nin fikrini nakletmekle yetinmiştir. El-Beceli’ye göre “O, beşikte de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, Salihlerden olacaktır.” ayetinde geçen “yetişkinlik çağında” kelimesinin manası şöyledir: Hz. İsa (a.s) ahir zamanda yeryüzüne inecek, insanlarla konuşacak ve deccalı öldürecektir. İşte bunlardan sonra o, “yetişkin çağında” olacaktır, demiştir.
2) Müfessirlere göre “Ehl-i Kitaptan her birinin, ölümünden önce ona muhakkak iman etmesi” Hz. İsa’nın (a.s) kıyamet öncesi Deccalı öldürmek üzere nüzul etmesi zamanında olacaktır. İbn Kesir’e göre; bu ayetten önceki ayetlerde Yahudiler, Hz. İsa’yı (a.s) çarmıha gerdiklerini söylemiş, cahil Hıristiyanları da bu hususta ikna etmişlerdi. Ancak Allah bu ayetle Yahudilerin iddialarının doğru olmadığını, aksine İsa’yı (a.s) indine yükselttiğini haber vermiştir. Öyleyse Hz. İsa (a.s) diridir ve kıyametten önce nüzul edecektir er-Râzî’ye göre de bu ayet Hz. İsa’nın (a.s) kıyamet öncesi nüzul edeceğini gösterir. O’na göre ayette geçen “Ehl-i Kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir.” ifadesindeki Ehl-i Kitaptan maksat, Hz. İsa’nın nüzulu zamanında yeryüzünde mevcut olan Yahudiler ve Hıristiyanlar’dır. Hz. İsa (a.s) nüzul ettiğinde yeni bir din, yeni bir şeriat getirmeyecektir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v)’in peygamber olarak gönderilmesiyle peygamberlik müessesi son bulmuştur. O zaman Hz. İsa’nın (a.s) Hz. Muhammed’in (s.a.v)’ın dinine tabi olması uzak bir ihtimal değildir.
3) Müfessirlerin Hz. İsa’nın (a.s) nüzulüne yönelik tefsir ettikleri üçüncü ayet de “Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur.” Bu ayeti destekleyen birçok hadis mevcuttur. Fahreddin er-Razi’nin de aralarında bulunduğu müfessirlerin ekserisine göre bu ayet, Hz. İsa’nın (a.s) ahirzamanda yeryüzüne nüzul edeceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla onun yeryüzüne inmesi kıyamet alametlerindendir. Diyerek görüşlerini serdetmişlerdir.
HADİSLER
Hz. İsa Mesih’in ineceğini söyleyen grubun dayandıkları hadisler baktığımızda:
Hz. İsa Mesih’in inmesi ile alakalı başta Buhari ve Müslim’in sahihleri olmak üzere diğer hadis kitaplarında da birçok hadis vardır. Bunlardan bazıları şu hadislerdir.
“Sizler on alameti görmedikçe hiçbir zaman Kıyamet kopmaz… Biri de İsa (as)’ın inmesi…” (Müslim, Kitabü-l Fiten: 39)
“İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman sizler nasıl olursunuz?” (Buhari, Enbiya 50, 3265, 3/1272; Müslim, İman: 71,155,1/136; Beyhaki, Esma ve Sıfat: 3265, 2/166)
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa’nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır…” [Buhari, Kitabü’l-Büyu’: 102, Mezalim: 31, Enbiya 49; Müslim, İman: 242 (155); Ebu Davud, Melahim: 14 (4324); Tirmizi, Fiten: 54 (2234)]
“Vallahi Meryem oğlu (Hz. İsa Aleyhisselam), …hacc yapmak veya umre yapmak yahut da her ikisini de yapmak için icabet edecektir.” (Müslim, Hacc: 216, 1252)
“İsa inecek; emirleri: ‘Haydi gel, bize namaz kıldır!’ diyecek. Buna karşılık: ‘Kiminiz kiminizin emiridir. Bu, Allah’ın bu ümmete bir lütfu keremidir.’ diyecek.” (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 380)
“Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek…” (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192; Kenzul Ummal, Kitabul-İman, Bab-ı Nüzul-i İsa İbn-i Meryem, 14/332)
DEĞERLENDİRMEM
Ve keza bunlara benzer birçok hadis, hadis kitaplarında bulunmaktadır. Fakat bu hadisler ahad ’dır mütevatir seviyesine ulaşamamıştır. Şimdi bu müfessirlerin görüşlerine baktığımda sanki şöyle bir durum gözleniyor; Peygamberimiz gitti dünya ahir zamana doğru gidiyor. Kuran elimizde fakat biz Kuran’ı sadece başucumuzda olan evin süsü olarak duvara asıyoruz. Böylelikle ne oluyor, okunmayan bir kitabın ümmeti, örnek alınmayan bir peygamberin ümmeti bir kurtarıcı arayışına giriyor. Ama ortada şöyle şaşırtıcı bir durum var: gerek amellere gerek de çabaya bu kadar önem veren bir dinin müntesipleri bu görüşleri nasıl ortaya koyabilir, Peygamberin üzerine özellikle durduğu bir konuda adeta dini getirene dini öğretme kabilinde bir hareket nasıl serdedilir. Bunun şaşkınlığını yaşamaktayım. Bu konudaki alimlerin görüşleri ayetlerin genel siyak ve sibakına uyuşmuyor. Ayrıca her birine baktığım hadislerin senedinde de büyük sıkıntılar var. Burada Meselenin Kuran delilinin olmayıp hadis/rivayet temelli bir problem olduğu aşikâr bir şekilde gözleniyor. Ayetler konuyu herkesin anlayacağı durumda açıklarken; hadislere uydurulmak istenmesi ile ayetler anlamından çıkıyor. Şimdi asıl ve kesin görüşümüz olan nüzulü kabul etmeyenlere geldiğimizde
HZ. İSA MESİHİN NÜZULÜNÜ KABUL ETMEYENLER
Hz. İsa Mesih’in inmesini kabul etmeyenlerin ele aldığı argümanları değerlendirmeden önce günümüz İslam alimlerinden büyük müfessir Murat Sülün’ün bu konudaki realist bakış açısını sunmadan geçemeyeceğim. Ardından da kendi bakış açım ile genel değerlendirmemi ortaya koyup bu konuyu sonlandıracağım.
KURAN’DA HZ. İSA
Öncelikle, Kuran’da nüzulü İsa, akli ve nakli açıdan bunca tartışmaya sebep olan böylesi önemli bir konuda dinin ana metninde net bir ifade bulunmamaktadır. Şunu belirteyim ki mesele ilk eksende Hz. Îsâ’nın tabiatı ile alakalıdır. İsa Mesih etten kandan oluşan bir beşerdir ve insanlara gönderilmiş bir elçidir. Bir beşerin tabii olduğu kurallara uyarak doğmuş büyümüş ve ölmüştür. Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz. (Enbiya 21/34) Ayeti kerimesi gereği her canlı ölümü tadacak bu dünyaya gelen herkes ölümlüdür ve yüce rabbin taktir ettiği yaşamı yaşayıp, öteki dünyaya irtihal edecektir. Hz. İsa sadece babasız doğması ile diğer insanlardan ayrılır. Hz. Âdem hem anasız hem babasız olarak bu dünyaya gelmiştir. Ama kimse onu Tanrılaştırarak Hz. İsa’daki gibi bir sapıklığa düşmemiştir. İkinci olarak, Onu İsrâiloğulları’na elçi kılacak ve o şöyle diyecek: “Kuşkuya yer yok, işte size rabbinizden bir mucize ile geldim; size çamurdan kuş biçiminde bir şey yapar ona üflerim, Allah’ın izni ile derhal kuş oluverir; yine Allah’ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim; ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır. (Ali İmran 3/49)
Yine genel kanaate göre kucağındaki bebekle çıkagelen annesinin kınanması üzerine, İsa Mesih beşikte şöyle demiş; Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece bana salatı ikame etmemi (gerçek dindarlığı) ve zekâtı vermemi (vererek benliğimi arındırmamı) emretti. Anneme karşı beni ahlaklı kıldı; bedbaht bir zorba yapmadı. Esenlik içinde doğdum; esenlik içinde öleceğim ve esenlik içinde haşredileceğim. (Meryem 19/33 Büyük Alim M. sülünün yorumu.)
Hz. İsa’nın bebek iken konuşması reel bilim ve gerçek anlamda konuşması olağandışı bir olaydır. Hz. İsa’ya atfedilen bu konuşma şayet doğru ise harikulade bir durumdur. Konuşmanın içeriğine baktığımızda Hz. İsa’nın kitap sahibi olmadığı aşikardır. Bu sözleri Hz. İsa’nın tüm hayatı boyunca zikrettiği sözlerin bir özeti olarak söylediğimizde ibare hakikat anlamı ile düşünülebilmektedir. Ayrıca beşikteki ifadesinde yetişkin olmayan anlamına gelebilmektedir.
Hasılı, Ben Allahın kuluyum bana kitap verdi. Beni peygamber kıldı… 30,31. meallerin açık delaletinden yani böyle diyebilmesi için kendisine kitap ve peygamberlik verilmesi gerektiğinden, anlaşıldığı üzere, İsa Mesih hayatı boyunca bu gerçekleri ortaya koymuştur.
Yine Kuran-ı Kerim’de Bilin ki, o kıyamete ait bir bilgidir. Sakın ondan şüphe etmeyin ve bana tâbi olun. Bu dosdoğru yoldur. (Zuhruf 61) ayetinde hz İsa’nın kıyamet alametlerinden olduğunu ortaya koymuştur. Yukarda zikredildiği gibi Nüzulü İsa hak diyenler buna bir delil olarak bakmışlardır. Oysa Hz. İsa 2000 yıl önce kıyametin yaklaşmasına bir delil olarak gelmiştir. O delil ortaya konmuş ve Hz. İsa Allah’a dönmüştür. Vaktaki Hz. İsa o açık belgelerle geldi. Buyurularak, normal gelişinde icra ettiği görevden söz edilmiştir. Kuranı Kerim’in Hz. İsa’dan sürekli Mesih diye bahsetmesi bu bağlamda son derece önemlidir. İsrail oğullarının sürekli yolunu gözlediği kurtarıcı kişi İsa Mesih’tir. Yahudi şeriatındaki bazı hükümleri ilga etmeye kalkınca yahudilerin büyük başları tarafından yok edilmesine karar verildi. Onlar (yola gelmek için) kıyamet vaktinin ansızın gelivermesini mi bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri geldi. O gelip çatınca akıllarını başlarına devşirmeleri neye yarar! (Muhammed 47/19) kuranı kerimde defalarca kıyametin kopacağından bahsedilmiştir. Kıyamet alametleri tahakkuk etmiştir. Bu açıdan nüzulü İsa beklentileri kıyametin ansızın kopmasına terstir. Kitap ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü, o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa 4/149) herkesin kendi ölümünden hemen önce gerçekleri kavraması anlamında gerçekliğe ve mevcut ayetin anlamına uygundur.
İsa Mesih ve Allah arasında kıyamet günü geçecek diyalog şu şekilde kuranda geçmektedir. ‘’Allah “Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman o şu cevabı verir: “Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin. Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; ‘Benim de rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni vefat ettirdikten sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin. Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin. “Allah şöyle buyurur: “Bugün doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, ebedî kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan hoşnuttur, onlar da O’nun rızasını kazanmaktan ötürü mutludurlar. İşte büyük kurtuluş budur. Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin hükümranlığı Allah’a aittir. O her şeye kadirdir.” (Maide 5/116-120)
Hz. İsa’nın cevabındaki “içlerinde bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni vefat ettirdikten sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin” kısmına dikkat edelim,
Öncelikle Hz. İsa yüce Allaha sen beni vefat ettirmeden önce ben bütün her şeyi biliyordum onların ne yaptığını ne yapmak istediğini biliyordum fakat sen beni öldürünce onların halini bilip gören sadece sen kaldın demiş. Ben öldükten sonra onların yaptığını (beni tanrı ilan ettiklerini) bilemem demiş. Ve Allaha karşı kendini savunmuştur. Ayrıca burada tek bir ölümden bahsedilmekte, Hz. İsa’nın ve annesinin Tanrılaştırıldığından haberinin olmadığından bir haber verilmektedir. Ayrıca burada kullanılan vefat ettirme fiili katl fiili ile kullanılmamıştır, buradan kuranın eşsiz ve nezih üslubunu görmekteyiz.
KURAN’DA NUZÜLÜ İSA
Sonuç olarak, nüzulü İsa konusu Kuran’ın ana maksatları çerçevesinde hiçbir yere oturtulamaz. Çünkü kuranda ve İslamiyet’te bir kurtarıcı fikri yoktur. Bu kurtarıcı fikri Hristiyanlığın ve putperestliğin ana ilkelerindendir. Bu sebeple İslamiyet’in ana ilkelerine terstir. Herkes yapacağını kendi yapar yaptığı işin sonunu da kendi tadar İslamiyet’te sorumluluğun şahsiliği esastır. Îsâ’nın inişindeki temel kıstas onun insanlığı kurtarması ile alakalıdır. Ve bu telakki İslami aklın değil İsraili aklın bir sonucudur. Kaldı ki kıyametin şartları tahakkuk etmiştir. Alametler ortadadır. Eğer Nüzulu İsa’yı savunursak Allahın yüce Kuran’ına ters düşmüş oluruz. İsa’nın nüzulü genel ilke ve teamüllere göre imkânı yoktur.
Burada aklımıza Allah her şeye kadir değilmidir? diye bir söz gelmekte elbette Allah her şeye kadirdir. Allah’ın yasalarında asla bir değişme bulamazsın; Allah’ın yasalarında asla bir sapma da bulamazsın. (FATIR 43) ayetinde Allah yasalarını belirlemiştir. Ve kullarını bu çerçevede bir sınava tabi tutmuştur. Evet Allah dilerse her şeyi yapabilir sonuçta her şey onun meşiyeti ile meydana gelmiştir. Hiç kimse onun iradesine ipotek koyamaz. Ama bu istisnai durumu genelleştirirsek o zaman ne bilim diye bir şey olur ne de bu bilgi ile bir yere gidebiliriz.
HADİSLER’DE NUZÜLÜ İSA
İkinci kaynağımız olan hadislere baktığımda, öncelikle Kütüb-i Sitte’de sonra da muhtelif hadis kitaplarında bu konu hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Kütüb-i Sitte ’deki rivayetlerde belirtildiğine göre Hz. Îsâ, deccal ortaya çıktıktan sonra Buhari’de yer almayan bir kayda göre iki eli iki meleğin kanatları üzerinde- Dımaşk’ın doğusundaki beyaz minareye sabah namazı vaktinde inecek, müslümanlar arasında adaletle hükmedecek, haçı kırıp domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, hac ve umre ziyareti yapacak, nefesi kâfirleri öldürecek, Lüd kapısında deccâli katlettikten sonra yedi veya kırk yıl yaşayacak, Şam tarafından esen bir rüzgârın etkisiyle bütün müminlerle birlikte ölecektir. Ve buna benzer birçok hadis, kaynaklarımızda bulunmaktadır. Ancak bu hadislerin gerek senetlerinde gerekse de metinlerinde gözle görülecek kadar büyük yanlışlar bulunmaktadır. Ayrıca bu rivayetlerde Hz. Peygamber’in sözlerinde bulunması imkânsız olan pek çok çelişki mevcuttur. Hz. Îsâ’nın iniş zamanı, iniş vasıtası, dünyada kalış süresi, tâbilerinin sayısı, göreceği işler ve defnedileceği yere dair bilgilerin farklı olması bu konudaki çelişkilerden bazılarıdır.
KURAN’DAKİ PEYGAMBERLER TARİHİNE GÖRE NUZÜLÜ İSA
Kuran ve Sünnet çerçevesinde Hz. İsa mesih’in akıbetini ve nüzulünü düşündüğümüzde, hadislerin bu konu için mütevatir düzeye ulaşamadığı görmekteyiz. Bu yüzden bu konunun realitesini ortaya koyabilmek için yolumuzun geri kalanını sebepler sebebinin bize indirdiği yüce kitapla ve dinler tarihi kaynaklarının vasıtası ile tamamlayacağım.
Kuran-ı kerimde hz Îsâ’nın Yahudiler tarafından öldürülmediği, onun Allah tarafından yükseltildiği belirtilmiştir. Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ Mesih’i öldürdük” demeleri yüzünden… Halbuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir. Bilâkis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir. (Nisa 4/157-158) burada hz Îsâ’yı katlettik diyen Yahudiler onu asamadıkları, onu öldürüp kendine yükseltenin Allah olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca Al-i İmran 3/55’te bu konu daha da detaylandırılmıştır. Allah buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Ben seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni o inkârcılardan arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Diyerek iman edenleri iman etmeyen nankörler üzerinde delillerle, çoğu zaman hem delillerle hem de kılıçla üstün kılacağını belirtmiştir. Zemahşeri buradaki tabi olan kişileri müslümanlar olarak tanımlamıştır. Şeriatleri farklı olsada hz İsa’nın yolundan giden en müstakim topluluğun müslümanlar olduğunu belirtmiştir. Burada onu reddedenler ve karşıt cephede bulunanlar karşılaştırılmış ve ona iman edenler birçok yerden övülmüşlerdir. Ve düşmanlarına karşı daima muzaffer ve güçlülükle anılmışlardır. Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler. (Saff 14) Ayetlerden görüldüğü üzere Allah, kulu Hz. Îsâ’yı yahudilerin eline bırakmamış, onu kendine yükseltmiş. Ona uyanlarada nüfus ve nüfüz açısından, inkarcılardan üstün tutmuştur.
Sonuç olarak. Hz. İsa büyük bir insan ve peygamberdir. Al-i İmrân 55 ve Saff 14’te zikredildiği üzere, kıyamete kadar yaşayacak sevenleri sevmeyenlerinden fazla olacak. Kendisi toprak olsa da fikirleri, duruşu, hak için yaptığı sancaktarlık, ona tabi olanların yüreğine bir ekin tohumu gibi ekilecek ve getirdiği duru şeriat her yağmur damlası ile mümin gönüllerde başak açacaktır. Burada konunun anlaşılmamasına sebebiyet veren bir diğer ihtilaflı konu da İsa As. Refi konusudur. Hz. İsa’nın yükseltilmesi Allah katına çıkmasını genel olarak yukardan aşağı bir düşünce olarak müslümanlar benimsemiştir. Fakat buradaki Allah katı, aşağıdan yukarı bir yükseliş değildir. Böyle bir düşünce Allahın yer gökten münezzehtik ilkesi ile çelişir. O göklerinde İlahıdır yerinde, bu konu aydınlatıldığı zaman İsa Mesih’in nüzulu daha kolay anlaşılacaktır.
Hasılı İsa As. doğumu ve ölümü Hristiyanlar ve Yahudiler açısından problemli olsada bizim, hayat rehberimiz olan Kuran, bu konuyu bizim önümüze realist ve açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yahudilerin ve Hristiyanların bu konudaki tezlerini benimsememiştir. İsa as. Dünyada ve ahirette gözde bir kuldur. Allahın Meryem’e doğrudan ilka ettiği bir kelimedir. Meryem’in oğludur. Allahtan gelen bir elçidir. Diriltici bir soluktur. İsrailoğulları için bir modeldir. Zincirkırandır. Bekledikleri Mesih de odur. Onun 2000 yıl önce gelişi kıyamet alametidir. Gelmiş ve hikmeti kaybeden Yahudilere hikmeti anlatmaya gelmiştir. Dini şekil ve merasimden kurtarmaya çalışmıştır. Kutsal ruh ile desteklenmiştir. ‘’çamura can verme, ölü diriltme gibi işleri Allahın izni ile gerçekleştirmiştir. Bir defa vefat etmiştir ve onu vefat ettiren yüce ALLAHTIR. Allah insanlara beşerî bir Peygamber gönderip, hiçbir biyolojik kulada ölümsüzlük bahşetmediğine göre, Her iki özelliğide taşıyan İsa Mesih’in Yahudiler tarafından öldürülmemiş ve Allah tarafından yükseltilmiş kabul edilmesi, bir İslam Peygamberi olarak İsa Mesih getirdiği ilkelerle ahirete kadar yaşayacak, sevenleri inkâr edenlerden daha fazla olacaktır.
DEĞERLENDİRME
Kurtarıcı fikri putperestliğin ve Hristiyanlığın temel akidelerinden biri olsada, İslamiyet’in ana ilkelerine terstir. İslam da herkes yaptıklarının sonucuna kendi katlanır. Necm suresi 53/36-54 de geçen kendi üzerinde yük bulunan kimse başkasının yükünü çekemez, insan ancak kendi çalışmasının karşılığını alabilir. Ayeti gereği ‘’kurtarıcı’’ anlayışı İslam’ın ana ilkelerine tamamen terstir. Bu sebeple İslamiyet’te gerçek ‘’Hz. Îsâ’’ bir peygamber olarak gönderilmiş ve görevini tamamlamıştır. Getirdiği büyük şiarı Müslümanların göğsüne ekmiştir. Ve sonunda yüce Rabbimiz tarafından vefat ettirilerek kendine yükseltilmiştir. Genel kabule göre zikredilen İsa Mesih’in nüzulü konusu İsraili kaynaklardan türemiştir. Ve hiçbir akli dayanağı yoktur. Yukarıda da zikrettiğim gibi, İsa Mesih konusu çok önemli ve zahmetli bir konudur. Genel hatları ile ele alınmaz ise kişiyi boş inançlara saptırabilir. Nitekim 15 Temmuz’da olduğu gibi, herkesin canını, malını, mukaddesatını tehlikeye sokmuştur. Bu olay sonucunda müslümanlar küçük düşürülmüş saygınlığı zedelenmiştir. Sırf bu konu Müslümanlar tarafından sağlam bir zemine oturtulamadığından, Müslümanların tarihinde birçok Mesih ortaya çıkmıştır. Hepsi de gerek Müslümanların mukaddesatını ve makasıdını gerekte diğer insanların canını malını namusunu tarumar etmiştir. Birçok insanın canını yakmıştır. Ayrıca bu konunun tam içtenlikle anlaşılmaması sonucu, Kuran-ı Kerim’de geçtiği üzere inanları inanmayanlar üzerine üstün kılınması, ibaresi tam tersi bir sürece girmiştir. Adeta inanmayanların eline düşen bu Mesihlik imajı, inananlara güç yetirmek için kullanılmıştır. Şimdi İsa Mesih’in ineceğini kabul edenler ve etmeyenlerin argümanlarını zikrettikten sonra şöyle bir kanaate ulaştığımı vurgulamak istiyorum. İsa mesih’in gelmesi hak idi ve 2000 sene önce hak olarak kıyametin alameti olarak geldi. Ardından bütün vazifelerini icra etti ve vadesi dolunca Allah tarafından öldürüldü. Bir daha bu dünyaya gelmeyecek. İsa Mesih in nüzulünü daha iyi ortaya koyabilmek için deve ve harese bitkisi temsili ile açıklayacağım
Develere çöl gemileri derler, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bu bitkinin adı haresidir. İşte Mesihlik gibi bazı Müslümanların anlayamadığı (anlamlandırmadığı) bu konular harese gibidir. Müslümanlar bunu yerde yer ve bu onların hoşlarına gider, taki Müslümanların inanç ve alametlerinin bitip cansız bedenlerinin dünyanın sayısız kumunun içinde yok olmasına kadar.
Ayrıca Hz. Muhammed son peygamber olduğuna göre ondan sonra başka bir Peygamberin dünyaya gelmesi “hatm-i nübüvvet” ilkesiyle bağdaşmaz. Bir başka açıdan son peygamber olarak gelen gerçek kurtarıcımız Muhammed Mustafa Sallalahu Aleyhi Vesellem “Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, Eğer Allah’tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam…” demiş ve onun bir zümreye mensubiyetinin öteki tarafta ayrıcalıklı olmayacağını belirtmiştir. İlk anlayışa göre İsa Mesih’in ortaya çıkması sakat bir anlayış olarak karşımıza çıkar. Çünkü, İslam dini kimseyi kayırmaz, İslamiyet’te temel kıstas takvadır. Kişiyi öteki tarafta, feraha götürecek şey dini ikame etmesidir. Kuranın emir ve yasaklarına uymasıdır. Hiçbir emir ve yasağa uymadan bir kurtarıcı beklemek dinin ana akidesi ile çelişir. ‘’(Allah) Ayetlerde Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi, şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (Lokman Süresi: 34) Ayetinde ve diğer Ayetlerde bu bilgilerin ancak Allah tarafından bilindiği söylenmiştir. Bu yüzden eğer İsa Mesih kıyametin yaklaşacağına yakın, gelecek olsaydı Allah bunu kullarına bildirirdi.
Sonuç olarak meseleye baktığımda bu mesele Kuran bazlı olmayıp hadis/rivayet temelli bir problemdir. Bu problemin çözülmesi için de Müslümanların at gözlüğünü atıp daha geniş kapsamlı bakmaları gerekir. İlk görüşten hareketle, artık bizi kimse kurtarmayacak. Gökten kimse inmeyecek. Bizi ancak yaptıklarımız ve gerçek kurtarıcı kurtaracak. O da Peygamberimiz (sav)dır. O gerek uygulamaları ile gerek yaşantısı ile müslümanlar için ideal bir örnektir. Onun örnekliğini yaşamak kişiyi gerçekten kurtarır. Allah peygamberleri, peygamberlerde insanları eğitmektedir. Peygamber her rolden ümmetine örneklik edebilmek için uygun bir pozisyondadır. Çünkü o tüm insanlığa gönderilmiş bir rol modeldir. Ve her zaman öyle kalacaktır.
KAYNAKÇA
- Murat Sülün – İsa Mesih’in akıbeti- makale ve ders notları
- Fahruddîn er-Râzî’nin Mefâtihu’l-Gayb Adlı Tefsirinde Hz. İsa’nın (A.S) Ref’i ve Nüzulü-Makale
- Hz. İsa’nın Vefatı, Ref‘i ve Nüzûlü Bağlamında M. Zahid Kevserî’nin İlgili Kur’an Ayetlerine Yaklaşımı- Makale
- Kur’ân Lügatı İlmi Açısından Hz. Îsâ’nın (a.s.) Ref’i ve Nüzûlü- Dergi yazısı
- M. Zahid Kevseri’ye Göre Hz. İsa’nın Vefatı, Ref’i ve Nüzulü ile İlgili Ayetlerin Yorumu- Makale
- DİA- MESİH
- DİA-HZ. İSA
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...