Yazı kategorisi: Eğitim, Güncel, Genel, Kişisel Gelişim, Tarih, Yeni, İnsan

Aleksandr Bogdanov

Tarihte çok az ulus SSCB’den daha çılgın bilim adamları yetiştirmiştir. Bolşevizmin en eski tuhaf entelektüeli Alexander Bogdanov bu bilim insanlarından biridir.

Eğitimli bir hekim ve usta bir teorisyen olan Bogdanov, kariyerine Marksist bir ideolog olarak başladı ve felsefe ve bilimin bilinen tüm sınırlarını aşacak kadar şaşırtıcı derecede iddialı bir çalışma grubu yarattı. Bu süreçte sibernetik ve sistem teorisine zemin hazırladı, Sovyet bilim kurgu türüne öncülük etti ve yanlışlıkla kan biliminde bir Rus geleneği kurdu. Bogdanov’un kariyeri kolay karakterizasyona meydan okuyor. Adamı anlamaya yönelik herhangi bir girişim, onu derinden ilgilendirmektedir. Diğerleri Marx’ı devrime dönüştürmekle meşgulken, Bogdanov Marx’ı bilime dönüştürmek için çabaladı.

Sosyalizmi daha ampirik bir temele oturtmak için tektolojiyi, örgütsel sistemlerin incelenmesini icat etti. Tektoloji, dünyayı birbiriyle ilişkili sistemlerden oluşan bir ağ olarak görür. Sistemler mikroskobik (yani atomlar, hücreler, kimyasal reaksiyonlar) yaşamdan daha büyük (yani hükümetler, toplumlar, medeniyetler) arasında değişebilir. Sistemler hem karmaşıklıkları hem de organizasyon dereceleri bakımından farklılık gösterebilse de, hepsi temelde matematiksel olan kurallar tarafından yönetilir.

O halde tektolojinin amacı, tüm sistemlerin organizasyonunu yöneten soyut kuralları formüle etmektir. Bunu yaparken, Bogdanov, toplumun örgütlenmesi hakkında, fizik hakkında akıl yürütebileceğimiz aynı hassasiyet düzeyiyle akıl yürütebileceğimize inanıyordu. Bunu, materyalist bir tarih anlayışını savunan, ancak ayrıntılarda kabataslak olan Marx ve Engles’in “bilimsel sosyalizminin” bir uzantısı olarak gördü.

Bazıları tektolojiyi günümüz sibernetik ve sistem teorisi için bir prototip, genelleştirici bilimler üzerinde belirsiz bir Marksist etki olarak öne sürdüler. Ama bu Bogdanov’a yeterince kredi vermiyor. Tektoloji sadece bu okullardan birkaç on yıl önce değil, Geoge Gorelick gibi akademisyenlere göre, “hepsinin en kapsamlı ve evrenselidir.”

Sibernetik makineleri anlamak için bir çerçeve iken, tektoloji her şeyi anlamak için bir çerçevedir: sanat, felsefe, teknoloji, politika, biyoloji, bilinç. Zihin-beden düalizmi gibi felsefi yapılar, efendi/hizmetkâr ilişkilerinin soyut düşünce alanına aktarılması olarak açıklanır. Toplumlar tek hücreli organizmaların ilkeleriyle doludur.

Herhangi bir birey tarafından üstlenilen daha iddialı bir proje düşünmek zor. Bogdanov, çalışmalarının felsefe ve bilim arasındaki boşluğu kapatacağına ve yeni bir örgütlenme çağı getireceğine inanıyordu. “Bogdanov, 1908 yılında yayınladığı Kızıl Yıldız isimli romanıyla ilgileri üzerine çekti. Mars’ta geçen bu ütopya türü kitapta Bogdanov bilimsel ve sosyal gelişmeler hakkında peygamberce kehanetlerde bulunuyordu. Bogdanov’un bu eseri feminist, sosyalist birçok ütopya- bilimkurgu eserine öncülük etmiştir. Kendisinden sonra gelen yazarları etkilemiştir.” Aleksandr Bogdanov’un anlatmak istediği şuydu:

Marksiszmi kabul ediyor ve o yönde bir kurgu evren tasarlıyordu. Bu evreni mars gezegenine benzetiyor ve adına kızıl yıldız diyordu. Burada ekonomik üstünlük ön plandaydı. İşçi oldukça önemli ve bu çarkın dişlisi niteliğini taşımaktaydı. Köleler ve tiranlar vardı fakat kapitalizm marksist yaklaşıma göre daha insancıl tasarlanmalıydı. Düzeltilen bir tiranlığın hikayesini tasarlamaktaydı.

Bu yazıları neden paylaşıyorum? Bu yazılar bazı tuhaf ama hayatını okuyarak, bilimle geçirmiş insanların düşüncelerini içeriyor. Bunları okumak size kaybettirmez aksine farklı fikirleri muhakeme etme yeteneğinizi geliştirerek evrensel bakış açınızı genişletir. Paylaştığım insanların fikirlerini onaylamıyorum, bazıları oldukça saçma bazıları ise mükemmel fikirler. Kendimce bu şekilde literatür taraması yaparak sizler için kısa yazılar derleyeceğim. Serinin devam etmesini istemiyor veya istiyorsanız yorumlarda bunu belirtebilirsiniz.

Reklam
Yazı kategorisi: Eğitim, Güncel, Genel, Tarih, Yeni, İnsan

Harry Harlow

Karşılaştırmalı psikolog Harry Harlow’un kariyer bakımından oldukça iyi bir gidişatı vardı. Adam, Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde uluslararası üne sahip Primat Laboratuvarı’nı kurdu ve başkanlığını yaptı. 50 yılı aşkın kariyeri boyunca 320’den fazla araştırma makalesi üretti, Ulusal Bilim Madalyası’nı kazandı ve hatta 50’li yıllarda Amerikan Psikoloji Derneği’nin başkanlığına seçildi. Ayrıca, hayvan kurtuluş hareketinin yükselişinin tek başına sorumlusu olarak benimsendi.

Karşılaştırmalı bir psikolog olarak Harlow, hayvanların zihinlerini inceleyerek kendi psikolojimiz hakkında fikir edinebileceğimize inanıyordu. Araştırması, anne ayrılığının Tanrı’nın en sevimli yaratımlarından biri olan bebek rhesus makak üzerindeki etkilerini ele aldı.

Makak, Photo by Oleksandr Pidvalnyi on Pexels.com

Ancak yeterli, gerekli arka plan bilgisi bulunmayan projelerinde makak maymununun da tüm mühim bilgilerini, karakteristik özelliklerini öğrenmesi gerekiyordu.

Şimdi çılgın bir bilim adamı için, Harlow’un yöntemleri o kadar da saçma değildi. O zamanlar anne yoksunluğunun bebek maymunlar üzerindeki etkilerini inceleyen bir dizi araştırmacı vardı. Harlow bunlardan biri ve en çılgın olanıydı.

Özellikle tartışmalı bir dizi çalışma, maymunları, neredeyse herhangi bir duyusal stimülasyondan yoksun batık bir izolasyon odası olan “umutsuzluk kuyusu” olarak adlandırılan odada, bir yıla kadar süren süreler boyunca tecrit etmeyi içeriyordu. Amaç, insan depresyonunun bir hayvan modelini yaratmaktı ve işe yaradı, maymunlar korkunç bir şekilde yanlış ayarlanmış olarak ortaya çıktı. Çiftleşmeyi reddettikleri zaman, izolatların ebeveyn olarak nasıl performans gösterdiğini incelemek için “tecavüz rafı” adını verdiği bir zorunlu çiftleşme cihazı yarattı. Şiddetin stres seviyesinin artmasıyla korkunç olaylar ortaya çıktı, bir makak maymunu annenin çocuğunun parmaklarını çiğnediği ve diğerinin çocuğunun kafasını ezdiği bildirildi. Yani annelik içgüdüsünü yok etmek de bir stres seviyesine bağlıydı…

Sosyal bir yaratığı ciddi bir şekilde izole ederseniz, elbette berbat olacaktır. Bir çocuğa soğuk tel ve rahat kumaş arasında seçim yapma şansı verirseniz, elbette kumaşı seçecektir. Ancak yakından baktığınızda, Harlow’un çalışmalarını bariz olanın doğrulanmasından başka bir şey olarak reddetmek zordur.

Araştırması, psikolojik kurumun ebeveynleri “anne sevgisinin” tehlikelerine karşı uyarmakla meşgul olduğu bir zamanda geldi. John Watson, çok fazla anneliğin çocuklarımızı bağımlı sissies’e dönüştüreceğinden endişe ediyordu. “Asla [çocuklarınızı] kucaklamayın ve öpmeyin,” diye yazdı, “Asla kucağınıza oturmalarına izin vermeyin.” B.F. Skinner’ın ikinci kızı hayatının ilk iki buçuk yılını bir kutuda geçirdi. Bir kutuda yaşayan insan!

Harlow’un anne yoksunluğu üzerine yaptığı deneyler, sağlıklı çocuk gelişiminde yakın, fiziksel temasın önemini yeniden doğruladı (bir annenin dokunuşundan veya pamuk bir kumaş olsun). Onun “umutsuzluk kuyusu”, en azından, rhesus maymunlarında depresyonu tetiklemenin güvenilir bir aracı olduğunu kanıtladı ve dünyanın en kötü üçüncü dünya yetimhanelerinden bazılarına çarpıcı bir benzerlikten daha fazlasını taşıyor. Harlow’un veya diğerlerinin bu modeli depresyon tedavilerini insanları test etmek için kullansalardı, ortaya çıkacak durumlar belki de JigSaw filmi gibi olurdu.

Harlow, depresyon modellerinden ve ebeveyn tavsiyesinden daha fazlasını istiyordu. Harlow, 1958’de Amerikan Psikoloji Derneği’ne yaptığı “Sevginin Doğası” başlıklı ünlü konuşmasında, metodik varoluş nedenini şöyle ortaya koydu: “Aşk, derin, hassas ve ödüllendirici harika bir durumdur. Samimi ve kişisel doğası nedeniyle, bazıları tarafından deneysel araştırmalar için uygun olmayan bir konu olarak kabul edilir. Ancak, kişisel duygularımız ne olursa olsun, psikologlar olarak atanan misyonumuz, insan ve hayvan davranışının tüm yönlerini bileşen değişkenlerine analiz etmektir. ” Yani aşk gibi tetikleyici duygular insanları anlamamız için açılan bir kapı ve o insanların zaaflarıydı. Bu zaaflara erişmek için deneyleri insanda yapmayı düşünen Harlow’un bu düşüncesi dışarıdan zararsız görünse de makak maymunlarında yarattığı vahşetlerin insanlarda da ortaya çıkması muhtemeldi.

Harlow, insan kalbinin gizemini çözen bilim adamı olarak hatırlanmak istedi. Ama sevgiyi incelemek için, nefreti de incelemesi gerektiğini biliyordu. Nefreti incelemek kolaydı fakat gerçek nefreti gözlemlemek için tetiklemek oldukça zordu. Bu duygu inceleme anında o kadar net olmalıydı ki, ailesini öldüren katile karşı birinin o an ettiği nefret kadar yıkıcı olmalıydı. Bu durum bilim dünyası açısından hoş karşılanmadı ve etik bulunmadı.

Harlow şunu düşünürdü, Bir tanrı gibi hissediyordu, o da bu maymunlara karşıydı ve onlar da onun işiydi! Primatlar üstünde deney yapıyordu. Bu sözü bigbang teorisine dayanmaktaydı.

İyi ki daha aklı başında bilim adamları daha yetkili pozisyonlarda ki bu tip deneyler insan üzerinde yapılmıyor…

Yazı kategorisi: Dini İçerikler, Eğitim, Güncel, Genel, Tarih, Yeni, İnsan

Türk Mitolojisi ve Türk Dini Tengri/ Türk Mythology and Türk Religion Tengri

-TR-

*Scroll to the end of this page to read it in English. Our translated article in English is available at the bottom of this page. If you want other language support, you can use the translate plugin that appears on the left and right in this page. Translate plugin includes all languages.

Zamanı sonsuz olarak yalnızca tengri yaşar, insan ise iyi yaşayıp ölmek için dünyaya gelmiştir. -Orhun Abideleri

Türkler tarih sahnesine çıktığı zamanlarda tengri dini ile dünyaya bakardı. Tengri dini iyiyi öğütler. Bu dinde hayvan ve doğa kutsaldır. Tanrı somut bir yaratıcıdan ziyade yaşatandır. Tanrı tengri dininde yaşamın kendisidir. Tengri dininde ibadet doğaya karşı yapılır. Tengri dini insanlara bir şey dayatmaz insan sadece iyi yaşamalıdır ve çevresine de zarar vermemelidir. Bu din aslında doğa ile iç içe yaşamak için oldukça iyidir. Diğer dinler gibi belirli günlerde sayılı ibadet hareketleri veya şekilleri yoktur. Bir insanın yaşaması için gereken ne varsa tengri dini için o ibadettir. Bu dinde bir insan herhangi bir canlıya sebepsiz yere zarar veremez. Ya canını kurtarmak için ya da o canlıyı kurban ederek yemek için zarar verebilir. Kainattaki bütün varlıklar bu eşittir. Tüm canlılar sınıflamalar şeklinde yaşam zincirinin birer halkasıdır. Dinin en büyük öğretisi doğa ile uyum içinde, doğaya ve canlılara saygı içinde yaşamaktır. Tengri dininde kötülük yapan insanlara dünyada tanrı ceza vermez. Çünkü bu dinde tanrı eli sopalı bir insan gibi algılanmaz. İnsan doğayı kirletirse cezasını doğada çeker. İnsan hayvana zarar verirse cezasını kırılan zincir halkasına geldiğinde öder. Mesela bir bölgede sırf soktuğu için sebepsiz yere tüm yılanları öldürürseniz o bölgede yılanın beslendiği fare ve köstebek gibi diğer canlıların istilasına uğrar, bir başak dahi buğday büyütemeden açlıktan ölebilirsiniz. Bu ceza değilde nedir? Bu dinde peygamber mehdi gibi aracılar yoktur ve olamaz. Çünkü bütün varlıklar tengri yani doğa önünde eşittir. Kimse seçilen veya diğerinden önemli bir konuma sahip değildir. Tengri dinin bir kitabı veya yazılı bir kutsal kanunlar belgesi yoktur çünkü bunlar insanın eseridir. Tanrının kurallarının yazılmaya ihtiyacı yoktur. Tengri dinin kitabı doğanın ta kendisidir. Doğayı iyi okuyan tengri dininin kitabını da iyi okumuştur. Tengri dininde yasalar ve kanunlar yoktur. Farzlar ve sünnetler yoktur. İyiler ve kötüler de tengri dininde belirlenmez. Tengri dini başka dinlere küfretmez çünkü tengri dinine göre dinler de yoktur. Tek tanrı vardır. O da insanın koyacağı, insan aklıyla yapılacak demokrasi, bürokrasi işleriyle kainatı yönetmez. İnsan üstü bir güçle yönetir. Toplum kurallarını bu dinde insan belirler. Bir eve ne zaman et gireceğini, kaç çocuk doğacağını insan belirler. Tengi dininde diğer dinlere kıyasla erkek egemenliği yoktur. Tüm canlılar eşittir. Tengri dininde Arapların “kadın cadıdır öldür gitsin”, “Kız çocuğu öldürün”, “Çocuğunuzu kurban olarak kafasından kesin” gibi şeyler asla ve katiyen yoktur ve bu tür şeyler tengri dininde kabul edilemez. Tengri dinine mensup toplumlarda bu tarz arap kültüründeki gibi insanlık dışı, doğaya ve canlılara zarar veren uygulamalar cezalandırılır. Toplumlar kendi kurallarıyla bu tür kişi ve toplulukları tengrinin hediyesi doğayı korumak için cezalandırmıştır. Tengri dinine göre her canlı topluluğu kendi kurallarını oluşturmalıdır. Kuralsız bir toplum yanlışa sürüklenebilir ve doğayı kirletebilir. İnsan üstün bir ırk değildir. İnsan farklı bir ırktır. Karınca düşününü, kendi kuralları vardır. Örneğin sürü pskolojisiyle hareket ederler ve en önemli öncelikleri doğanın imkan verdiği kadar yaşamaktır. İnsan da karıncalara gibi çalışır, yemek depolar ve topluluklar halinde yaşar. İnsandaki düşünme ve akıl becerisi insan ırkının gücüyle doğru orantılı olarak insana tengri tarafında verilmiştir. Aslında her şey eşittir. Bir fil mi güçlüdür? Bir insan mı? Tabi ki fil büyüktür ve fil güçlüdür ama görüyoruz ki insan ürettiği silah ve tuzaklarla filleri oyuncak gibi öldürebiliyor ve çoğu canlıların neslini insan tüketiyor. Şimdi soruyorum insan mı güçlü? Fil mi? Eğer tengri dini dünyaya yayılmış olsaydı ve herkes tarafından benimsenmiş olsaydı katledilen kadınlar ve sırf ibadet yapmadı diye işkencelerle öldürülen canlılar olmayacaktı. Tengri dininde canlılar tek eşli olarak yaratılmıştır. Diğer dinlerin emrettiği erkil emirlerin yani istdiğin kadar kadın al gibi erkek zevkine odaklı emirler tengri dinine aykırıdır. Tengri dininde kadın eş ve erkek eş olarak 1 kadın, 1 erkek vardır. Fakat kadın ve erkek ortak bir karara varıp isterse haneye 3. bir gönüllü eş girebilir. Fakat bu durum nadir ve aykırıdır. Çoğu Türk kadını ve erkeği eşleri öldüğünde yalnız yaşamış ve yalnız ölmüştür. Tabi ki eş ölümü sonrası tekrar evlilik de tengri dininde insanın seçimine bırakılmıştır. Tengri dininde bir düzen kurulması için çaba yoktur. Zaten tengri düzenin ta kendisidir. Siz bu düzene uymazsanız zincirin dışında kalırsınız ve kendiniz ellerinizle cazalandırılmış olursunuz. Tengri dininde herkes eşit besin kaynaklarına sahiptir. Güçlü olan avladıklarını güçsüzlerle paylaşmalıdır. Tıka basa doymak hoş karşılanmaz. Herkesin karnının dolu olması gereklidir. Herkes tok ise doğa işliyor ise bu tengri ve tengriye uyan canlılar sayesindedir. Tengri dini tüm canlıların dinidir. İnsanların tengriyi benimsemeleri veya uymamaları tengri için bir şey farkettirmez. Tengri dini bir insan aracılığıyla dinini yaymaya, dinine girmeyenlere yaptırım uygulamaya da çalışmaz. Çünkü buna ihiyacı yoktur. Tengri dini, yerine başka ırkların elleriyle çıkarılmış ağır ölümcül yaptırımları olan korkutucu dinler yüzünden gün geçtikçe unutulmaktadır ve unutuldukça insan kainat yolundan sapmaktadır. Tengri kendisine dua edilmesini istemez. Çünkü yarattıklarının düzen içinde yaşaması onun için bir dua niteliği taşır. Tengri ile şaman kültürü karıştırılmaktadır fakat şaman kültürü bir din değil insanların topluluklarının belirlediği bir kültürdür. Tanrıyı anlama ve ona teşekkür etme şeklidir. Tengri dini şaman kültürüyle ilgili değildir. Tengri her şeydir.

Tengri tek tanrıdır fakat ona mensup olanlar onu tam anlamadığı için her şeyde tengriyi görmüştür. Her gördüğü tengri suretine de isimler vermişlerdir. Tengrinin doğayı korumak içi her şeye bir manevi koruyucu koyduğuna inanmışlardır. Bu koruyucular tengrinin bir parçasıdır ve hepsi tengridir. Yani kainat ve doğanın ta kendisidir. Bunlar şöyledir:


Tengri – Gök tanrısı. Her şeyin kendisidir. Kainat düzeninin ta kendisidir. Tengri, Göksel küreyi kontrol edendir.

Photo by Pixabay on Pexels.com


Kayra (veya Kaira) – Türk mitolojisinde Tanrı’nın ruhu ve yaratıcı tanrıdır. Gök tanrısının bir parçasıdır. Gök tanrı Tengridir.

Photo by Myriams Fotos on Pexels.com


Erlik veya Erklik-Erklikhan – Ölülerin ve yeraltı dünyasının tanrısı. Tengri dinine mensup kişilerde öldükten sonra yapılan iyilik ve kötülüklerin bir karşılığı vardır. Ve bu karşılık için tanrının diğer bir parçası Erliktir. Erlik yeraltının yönetici gücüdür.

Photo by Ellie Burgin on Pexels.com


Ülgen (veya Ulgen) – İyiliğin düzenleyicisi. Kayra’nın (Gök tengri’nin) parçası. “Türk” ve “Moğol” mitolojisinde canlıları oluşturan güçtür.

Photo by Vladimir Blyufer on Pexels.com


Mergen –. Kayra’nın parçası. Bolluk ve bilgi düzenleyicisidir. Bilgeliktir.

Photo by RF._.studio on Pexels.com


Kızagan – Avrupa Hunlarının savaş düzenleyicisi. İlk Türklerin bir savaş tanrısı yoktu. Kızagan, Kayra’nın parçası ve Ulgan’ın kardeşidir.

Photo by Gladson Xavier on Pexels.com


Umay veya Umai – Bereket düzenleyicisi. Tanrının dünyaya indirdiği düzeni sağlayan yaratılışa yardım eden dişiler, anneler ve çocuklar ile ilgili düzenleyici ve bunların hepsinin içindeki enerjidir.

Photo by Pixabay on Pexels.com


Kubai – Doğum ve çocuk koruyucu enerjisi. Doğum yapan kadınları korur. Çocuklara ruh verir.

Photo by Rodolfo Quiru00f3s on Pexels.com


Koyaş veya Kuyaş – Güneş ve Işık düzenleyicisi. Koyaş, Gök Tengri’nin yani doğanın parçasıdır.

Photo by Lachlan Ross on Pexels.com


Şimdilik bu kadarına değiniyorum çünkü bu ulu dinin inanılan düzenleyici enerjileri daha fazla ve bir yazıda bunların hepsinin geçmesi yazıyı uzatacaktır. Başka bir yazımda da Türk kültürü ve ananesinde Gök Tengrinin suretlerini yani düzenleyici enerjilerinin isimlendirmelerine daha detaylı değineceğim takipte kalın bizimle aile olarak liveterra olarak yaşayın.

*Not: Bu site reklam ücreti almamaktadır. Size sunulan tüm makaleler gönüllülük esasına göre evrenin iyiliği için, bilgi paylaşımı ve gelecek nesillere katkı için sunulmaktadır. Sitede gösterilen reklamlar domain sahibi olan wordpress’e aittir ve gelirleri uncef gibi hayır kuruluşlarına aktarılmaktadır.

Sizleri seviyoruz bir beğeniyi ve dostlarınızla bu yazıyı paylaşmayı esirgemeyin. Teşekkürler.

-ENG-

Only tengri lives eternally, man was born to live and die well. -orhun monuments

When the Turks appeared on the stage of history, they looked at the world with the tengri religion. Tengri religion preaches the good. In this religion, animals and nature are sacred. God is a living, rather than a concrete creator. God is life itself in tengri religion. In Tengri religion, worship is done against nature. Tengri religion does not impose anything on people, one should only live well and not harm their environment. This religion is actually quite good for living in harmony with nature. Like other religions, there are no numbered acts or forms of worship on certain days. Whatever is necessary for a person to live is worship for the tengri religion. In this religion, a person cannot harm any living creature for no reason. He can harm either to save his life or to eat that creature by sacrificing it. All beings in the universe are equal. All living things are a link in the chain of life in the form of classifications. The greatest teaching of religion is to live in harmony with nature, with respect to nature and living things. In the Tengri religion, God does not punish people who do evil in the world. Because in this religion, God is not perceived as a person with a stick. If a person pollutes nature, he will be punished in nature. If a person harms an animal, he pays the penalty when he reaches the broken chain link. For example, if you kill all snakes for no reason in a region just because they sting, they will be invaded by other creatures such as mice and moles that the snake feeds on, and you can die of hunger before you can grow a single ear of wheat. If this is not punishment, what is? There are not and cannot be intermediaries in this religion like the prophet Mahdi. Because all beings are equal before tengri, that is, nature. No one has a position chosen or more important than the other. Tengri religion does not have a book or a written document of sacred laws because they are the work of man. God’s rules need not be written down. The book of Tengri religion is nature itself. He also read the book of the tengri religion, which reads nature well. There are no laws and laws in Tengri religion. There are no fards and sunnahs. The good and the bad are not determined in the tengri religion. Tengri religion does not curse other religions because there are no religions according to tengri religion. There is only one god. He, too, will not rule the universe by means of democracy and bureaucracy that will be made by the human mind. He rules with superhuman strength. In this religion, people determine the rules of society. People determine when meat will enter a house and how many children will be born. There is no male dominance in Tengi religion compared to other religions. All living things are equal. Things like “the woman is a witch, kill her”, “Kill the girl”, “Cut your child off the head as a victim” are never and absolutely not acceptable in the Tengri religion. In societies that belong to the Tengri religion, inhumane practices that harm nature and living things are punished, as in Arab culture. Societies have punished such people and communities with their own rules to protect nature, the gift of tengri. According to the Tengri religion, every living community must establish its own rules. An unruly society can go wrong and pollute nature. Man is not a superior race. Man is a different race. Think ant, it has its own rules. For example, they act with a herd psychology and their most important priority is to live as much as nature allows. Humans work like ants, store food and live in communities. The ability to think and reason in human beings has been given to man on the side of tengri in direct proportion to the power of the human race. In fact, everything is equal. Is an elephant strong? Is it a human? Of course, the elephant is big and the elephant is strong, but we see that humans can kill elephants like toys with the weapons and traps they produce, and humans are consuming most living things. Now I ask, is man strong? Film? If the tengri religion had spread around the world and had been adopted by everyone, there would not have been women killed and creatures killed by torture just because they did not worship. In the Tengri religion, living things were created as monogamous. The masculine orders ordered by other religions, namely take as many women as you want, are against the tengri religion. In Tengri religion, there is 1 woman and 1 man as wife and husband. However, if both men and women come to a common decision, a third voluntary spouse can enter the household. But this is rare and unusual. Most Turkish women and men lived and died alone when their spouses died. Of course, remarriage after the death of the spouse is left to the choice of the person in the tengri religion. There is no effort to establish an order in the Tengri religion. In any case, tengri is the order itself. If you do not follow this order, you will be out of the chain and you will be punished with your own hands. In the Tengri religion, everyone has equal food sources. The strong should share their prey with the weak. Being stuffed is not welcome. Everyone should have a full stomach. If everyone is full and nature is working, it is thanks to tengri and living things that fit tengri. Tengri religion is the religion of all living things. It makes no difference to tengri whether people adopt tengri or not. Tengri is a religious human instrument

Tengri is the only god, but since those who belong to him did not fully understand him, he saw tengri in everything. They gave names to every tengri image they saw. They believed that tengri puts a spiritual protector on everything in order to protect nature. These protectors are part of tengri and all are tengri. In other words, it is the universe and nature itself. These are:

Tengri – God of the sky. It is everything itself. It is the order of the universe itself. Tengri is the one who controls the Celestial sphere.

Photo by Pixabay on Pexels.com

Kayra (or Kaira) – In Turkish mythology, she is the spirit of God and the creator god. It is part of the sky god. The sky god is Tengri.

Photo by Myriams Fotos on Pexels.com

Erlik or Erklik-Erklikhan – God of the dead and the underworld. There is a reward for the good and bad deeds done after death in people who belong to the Tengri religion. And for this response, another part of the god is Erlik. Erlik is the ruling power of the underground.

Photo by Ellie Burgin on Pexels.com

Ulgen (or Ulgen) – The organizer of goodness. Part of Kayra (Gök tengri). It is the power that creates living things in “Turkish” and “Mongol” mythology.

Photo by Vladimir Blyufer on Pexels.com

Mergen –. Part of Kayra. It is the organizer of abundance and knowledge. It is wisdom.

Photo by RF._.studio on Pexels.com

Kizagan – The war organizer of the European Huns. The first Turks did not have a war god. Kızagan is part of Kayra and brother of Ulgan.

Photo by Gladson Xavier on Pexels.com

Umay or Umai – Prosperity regulator. It is the organizer of females, mothers, and children, and the energy within all of them, that helps the creation that maintains the order that God has revealed to the world.

Photo by Pixabay on Pexels.com

Kubai – Birth and child protective energy. It protects women who have given birth. It gives spirit to children.

Photo by Rodolfo Quiru00f3s on Pexels.com

Koyas or Kuyas – Sun and Light modifier. Koyaş is part of Gök Tengri, that is, nature.

Photo by Lachlan Ross on Pexels.com

I’m mentioning this much for now because the believed regulative energies of this great religion are more and it would make the writing longer to go through all of them in one article. In another article, I will talk about the naming of the Gök Tengri in more detail in Turkish culture and tradition, stay tuned, live with us as a family as a family.

*Note: This site does not charge advertising fees. All articles submitted to you are presented on a voluntary basis for the good of the universe, for knowledge sharing and contribution to future generations. The ads shown on the site belong to wordpress, which owns the domain, and its revenues are transferred to charitable organizations such as uncef.

We love you, do not hesitate to give a like and share this article with your friends. Thank you.

Yazı kategorisi: Dini İçerikler, Güncel, Genel, Tarih, Yeni, İnsan

Deccal / Antichrist

Deccal Hristiyan inancında ve Ahit’te şöyle tanımlanır:

Kanunsuzluğun Adamı, Kanunsuz Olan (2 Thes. 2: 9-11 NIV)

Günah Adamı, Yıkımın Oğlu Bu, Mesih’in 2. Gelişinden önceki yıllarda şeytani ama kurnazca karizmatik dünya lideri olacak olan Havari Pavlus tarafından tanımlanan “günah adamı”dır.

Pavlus uyardı: Hiç kimse sizi hiçbir şekilde aldatmasın, çünkü sapkınlık gelmedikçe ve kanunsuzluğun adamı ortaya çıkmadıkça, yıkımın oğlu, her sözde tanrıya veya ibadet nesnesine karşı çıkan ve kuralsızlığı yücelten o iblis oğlu, tapınaktaki yerini alıncaya kadar gelmeyecektir. Yani kötülük insanların ibadeti olacak ve deccal dünyaya gelecektir. Tefsir 2:3-4 NASB

O zaman tanrının ağzının nefesiyle öldüreceği kesin olan ve O’nun (tanrı) gelişinin ortaya çıkmasıyla sona erdireceği o kanunsuz kişi yok olacaktır. Gelişi Şeytan’ın faaliyetine, tüm gücüne, işaretlerine ve sahte harikalarına kanarak dünyada yok olanlar için tüm kötülük aldatmacalarına uygun olan deccal insanların en büyük belası olarak dünyaya gelecektir, çünkü onlar(insanlar) kurtarılmak için gerçeğin ve iyiliğin sevgisini almadılar. Onlar deccal ile lanetlendirler. Bu nedenle Tanrı onlara yanıltıcı bir etki gönderecek, böylece yanlış olana inanacaklar, böylece gerçeğe inanmayan, kötülükten zevk alan herkes yargılanacak. 2 Tez 2:8-12 NASB

Daniel’in “küçük boynuz” kehaneti”

On boynuza gelince, bu krallıktan on tane kral çıkacak; onlardan sonra bir başkası ortaya çıkacak. O öncekilerden farklı olacak ve üç krala boyun eğdirecek. En Yüce olan’a karşı konuşacak ve en yüce olan’ın azizlerini yıpratacak. Onun nezdinde tanrı zamanda ve yasada değişiklikler yapmaya niyetlenecektir; ve bir süreliğine, zamanlarca, yarım süreliğine onun eline verilecek. Daniel 7:24-25 NASB

İktidarlarının son döneminde, günahkârlar yollarına devam ettiklerinde, küstahça ve entrikalarda yetenekli bir kral ortaya çıkacaktır. Bu kral tüm dünyanın tek lideri olduğunda yozlaşacaktır. Yozlaşma kötülüğü çağıracaktır. İnsan bozulacaktır. Onun gücü kudretli olacak, ama kendi gücüyle değil, insanların kötülükleri sayesinde. Ve olağanüstü bir dereceye kadar yok edecek, zenginleşecek ve isteğini yerine getirecek; O, kudretli insanları ve kutsal insanları yok edecektir. Ortada cesetlerden başka bir şey kalmayacak.
Ve kurnazlığı sayesinde, aldatmacanın kendi etkisiyle kötülükten beslenerek insanlık karşısında başarılı olacaktır, ta ki hiç insan ve hiç kötülük kalmayana dek. Prensler Prensi’ne (Şeytan) bile karşı çıkacaktır, ama insan kendi kötülüğünün etkisiyle iradesi olmadan kendiliğinden Deccal’in önünde kırılacaktır. (Dan. 8:23-25 NASB)

Hayat kitabında dünyanın kuruluşundan beri adı yazılmamış olan herkes O’na (Deccal) ibadet edecektir. Eğer birinin kulağı varsa, duysun. Eğer bir kimse esarete mahkûm edilmişse, esarete gider; eğer biri kılıçla öldürürse, kılıçla öldürülmelidir. Kötülüklerin karşılığı kötülüktür. Tanrı kötü insanı iblisin dahi başedemediği o yaratıkla (Deccal) sınayacaktır. Rev. 13:1-10 NASB

Yazı kategorisi: Güncel, Tarih

Çanakkale GEÇİLMEZ! 🇹🇷

🇹🇷Korkma,

sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.


Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.


Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?


Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.


Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.


Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.


Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli


O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.


Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!🇹🇷

Kahraman Türk ordusunun, işgalci kuvvetlere karşı verdiği inanılmaz mücadelenin sonucunda Çanakkale cephesi müdafaa edildi. Kahraman Türk ordusunun ulu şehitlerinin ruhu şad olsun.

Bir ölür, bin diriliriz! Bu vatan ilelebet payidar kalacaktır. İlelebet Türkiye Cumhuriyeti Devleti kalacaktır!

As a result of the incredible struggle of the heroic Turkish army against the invading forces, the Çanakkale front was defended. May the souls of the great martyrs of the heroic Turkish army rest in peace.

Yazı kategorisi: Güncel, Tarih, İnsan

10 Kasım 1938 – 09:05 ∞

Mustafa Kemal ATATÜRK

10 kasım 1938 tarihi bir fikrin ebediyete kavuştuğu , bir cumhuriyetin miras olarak kaldığı, vatanına adanmış bir hayatın ebediyete uğurlandığı tarihtir. Saat dokuzu beş geçe başlayan siren sesleri sonsuza dek Türkiye Cumhuriyeti Devletinde her yıl 09:05’de yankılanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin lideri, ulu önderi, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyoruz.

Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki:

Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.

Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.

Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ulus kişisinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için kayıt ve şart yokur.

Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.

Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.

Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek, birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü girişimde bulunmak serbestisine sahip olmakla mümkündür.

Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar (sonsuz,güçlü,ebediyen) kalacaktır.


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bazı canlı çekilmiş siyah-beyaz videoları:


Mustafa Kemal ATATÜRK’Ün sevdiği müziklerin listesi:


Mustafa Kemal ATATÜRK’ün fotoğrafları albümü :

“Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrıyı da İngilizlerin yanında zannediyordum.”

Mahatma Gandhi

UNESCO “Atatürk” tanımı:

Atatürk, uluslar arası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.

Kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir andlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.

Ankara Antlaşması- Fransa Başkanı Aristide Briand

Sovyetlerin Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa’nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa’nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.

Franklen Roozwelt- Amerika Başkanı

Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal’de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.

Charles Townshend- İngiltere Baş Generali

Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu’nu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka birşey değildir.

Winston Churchill- İngiltere Başkanı