Kendi hazırlamış olduğum günlük saat dilimlerine ayrılmış taslak çalışma programını sizlere sunuyorum. Dilediğiniz gibi doldurup kendi çalışma programınızı oluşturabilirsiniz.
-Mustafa BAHAR
Kendi hazırlamış olduğum günlük saat dilimlerine ayrılmış taslak çalışma programını sizlere sunuyorum. Dilediğiniz gibi doldurup kendi çalışma programınızı oluşturabilirsiniz.
-Mustafa BAHAR
Aklimatizasyon, kısaca yüksek irtifaya uyum demektir. Çünkü irtifa arttıkça, azalan basınca bağlı olarak her 300 metrede bir oksijen % 3 oranında azalır. Yani bu da 3000 metre irtifada oksijen, deniz seviyesine göre % 30 düzeyinde azalmış demektir. (Hava % 78 Azot, % 21 Oksijen ve % 1’de argondan oluşur. Bu oran hep sabittir ve irtifayla değişmez. Ancak düşen basınç nedeniyle soluduğunuz oksijen miktarı azalır.)
Dağda tırmanarak irtifa aldıkça, dokularda oksijen azalması (hipoksi) oluşur ve baş ağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, dikkat toplayamama gibi belirtilerle birlikte çeşitli ”yüksek irtifa rahatsızlıkları” ortaya çıkar. Kişiden kişiye değişmekle birlikte, ”yüksek irtifa rahatsızlıkları” genelde 2500-3500 metreler arasında başlar ve gerekli önlemler alınmazsa ölümcül olabilir.(Bkz.kaynak1)
İrtifalara Göre :
0 m – 1000 m arası alçak irtifa (doğa yürüyüşçüleri için uygun) > 1000 m 2500 m arası orta irtifa (doğa yürüyüşçüleri için sınır)
2500 m – 4000 m arası yüksek irtifa (dağcılık sınıfı başlama irtfası sorunlar burada başlayabilir) >
4000 m – 5500 m arası çok yüksek irtifa (deneyimli dagcilik gerektirir)
5500 m 7500 m arası ekstrem irtifa (çok deneyimli dağcılık gerektirir)
7500 m’den yukarısı ölüm getirebilen irtifa (oksijen maskesi gerektirir)
Yüksek irtifa hastalığının nedeni durmaksızın, tedbirsizce ve hızlı şekilde yükseğe tırmanmaktır. Zaman ayarlanır ve dinlenme süreleri konulursa bu rahatsızlığın önüne geçilebilir. Vücut, oksijen moleküllerindeki azalmaya uyum sağlar. Rahatsızlık genelde 1-3 gün sürer. Misal 2000 metreye çıkar burada birkaç gün geçirirseniz vücudunuz bu yüksekliğe uyum sağlamış olur. Ancak 3600 metreye bir anda çıkamazsınız. Tırmanışı bölerek 600 metrede bir dinlenme gereklidir.
Aklimatizasyon yaşıyorsanız belirtileri,
1-Akciğer arterlerindeki basınç artar ve vücut, deniz seviyesinde kullanılmayan akciğer bölümleri de kullanmaya başlar.
2-Nefes alma güçlüğü artar.
3-Vücut oksijen taşıması için daha çok kan hücresi yapar.
*Aklimatizasyonu sıvıdan bir müddet uzak durmak, aşırı efor, alkol, sakinleştiriciler ve uyku hapları önler veya geciktirir.
Aklimatizasyon’a aldırış edilmez ve tırmanmaya kontrolsüz devam edilirse yüksek basınç damar ve kalp sistemine zarar verebilir ve dahi beyin kanaması geçirmenize ve bayılmalara da sebepl olabilir. Her işin başı sağlık.
-Mustafa BAHAR
Kaynaklar
Sıvı azotla yapılan deneylerde ele damlayan sıvı azot, deriye temas etmeden kayar gider. Bunun sebebi Leidenfrost etkisidir. Yakın kültürden örnek vermek gerekirse, sobanın üstüne dökülen suyun tane tane sobanın üstünde toparlanması bu etkiye en ulaşılabilir örnektir. Her sıvının kendine göre Leidenfrost için gereken sıcaklık farkı ve kaynama noktasından yükselen sıcaklık farkı vardır. Isınan bir tavayı ele alalım, tava 100 derecenin altındayken dökülen oda sıcaklığındaki su tavanın yüzeyinde dağılarak düzleşir. 2. olasılıkta, tava 100 derecenin üstüne çıktığı zaman buharlaşma görülür ve hafif şekilde suyun tavanın yüzeyinde toparlak şekilde kaydığı görülür. 3. olasılıkta 200 derecede kızgın tavaya dökülen su direkt parça parça yuvarlanarak saçılır. 3. ihtimalde Leidenfrost oluşumunu daha net görürsünüz. (bkz.Resim1)
Yüzey sıcaklığı kaynama sıcaklığından belirli seviyede yüksek olduğunda, yüzeyin kendisiyle sıvı arasında ince bir buhar tabakası oluşturduğu görülür. Bu tabaka, sıvının direkt ısıya ulaşmasına engel olur ve buharlaşmayı yavaşlatır.(bkz.Resim2)
Etki, sadece bir sıvıyı sıcak yüzeye dökmeyle oluşmuyor, sıvı nitrojen gibi yüksek derecede -C sıcaklıklarında yüzeylere de normal ısıda değdirilen cisimlerin arasında Leidenfrost oluşur ama gözle görülmez. Sıvı nitrojene daldırılan el bekletilmeden çekilirse zarar görmeyecektir. Bunun sebebi deri ve sıvı arasında oluşan kılcal hava basıncı yani “Leidenfrost” etkisidir. (Denemeyiniz, tehlikelidir !) (bkz.Resim3)
Yasal Uyarı: Belirtilen deneyler uzman kişilerce, uygun labaratuvar ortamında koruyucu kıyafetlerle yapılmaktadır. Sakın evde denemeyiniz. Oluşabilecek sorunlardan LiveTerra sitesi mükellef değildir.
Kaynaklar ve Alıntılar
https://www.iflscience.com/physics/leidenfrost-effect-can-make-water-flow-uphill/
İnteraktif PowerPoint sunusudur. Eğlenirken öğrenme amaçlanmıştır.
Yapılması gerekenler,
-Sunuyu indirin.
-PowerPoint sunusunu F5 tuşuna basarak veya sunum başlat sekmesinden başlatarak oynayabilirsiniz.
-Sunuların düzenini bozmanız, oyunu da bozar.
-Telefon üzerinden indirirseniz ve dosya açılmazsa, Microsoft PowerPoint uygulamasını Google Play’den indirerek, PowerPoint uygulaması üzerinden İndirilenlerden Osmanlı mahlaslar dosyasını seçerek açabilirsiniz.
Materyal Tasarımının Sunulacağı Dersin Ders Planı Örneği
Materyal Tasarımı Derste sunulacak PowerPoint Örneği
Başka bir Sadeleştirilimiş Ders Planı Örneği
Materyal Örneği
Püf Noktalar:
Her kural yazılı değildir ama o konuda, o kuralın olduğunu bilirsin. Araba ticareti yaparsın, alıcı veya satıcıyla samimi olmaman gerektiğini, her denilene inanmaman ve asla kimseye bel bağlamaman gerektiğini öğrenirsin. Üniversite okursun, kimseye güvenmemen gerektiğini, her yapılan iyiliğin bir karşılığı olduğunu öğrenirsin. Bu yazıda verilen örneklerden daha fazlasını, öğrenilenlerden ve araştırmalarda benzer konulardan, yazısız kuralları yazıya dökeceğim. Bu kurallar rastgele yazılmıştır. Ardışık bir seviyede sıralanmamıştır.
Bu yazıyı siz devam ettirebilirsiniz. Tek yapmanız gereken yorumlara yazısız bir kural eklemek. Eklenen kurallar toplanıp yazıya eklenerek, yazı güncellenecektir.
Kalem sizde…
-Mustafa BAHAR
Memati isminin ülkede “ölüm” anlamına geldiği için isim olarak verilmesini hatırlarsınız. İşte o ölümün öldürdüğü kişiye “necro” denmektedir. Necro kelime anlamı olarak ceset veya ölü anlamına gelir. Nekrofili antik çağlardan günümüze kadar gelmiş sapkın bir duygusal bağlanmadır. Ölü insan bedeni ile ilişkiye giren ve ceset çürüdüğü zaman bile buna aldırmayan insanlardan bahsediyorum. Tarihte bu sapkınlığı ilk dile getiren kaynaklardan biri Heradot’un günlük tarzında yazdığı anılarıdır. Heradot, “Güzel kadınların kadavraları ancak günlerden sonra mezarcılara teslim edilirdi. Meşhur Tiran’lardan Periandre’ın karısı Melissa’nın ölümünden sonra da, karısının cesediyle sevgi münasebetlerine devam ediyordu.” Şeklinde o zaman da Nekrofili olduğunu bizlere gösteriyor. Diğer bir örnek, Roma İmparatorluğunda Yahudiye eyaletine atanan Yahudi kral I.Herodes’tir. Herode veya Herodes diye bilinir. Kral, karısı Marianne öldüğü zaman 7 yıl boyunca karısıyla ilişkiye girmiş hatta bebek bile istediğini söylemiş olduğu anlatılır. Günümüzde de bu sapkınlığı üst seviyeye taşıyıp albümünde sözler olarak Nefrofili duygularını yazan, Rashit’in değiştirip bu satırları çıkararak söylediği “Her Şeyin Bir Bedeli Var” parçasının söz yazarı Tolga Özbey’de görmekteyiz. Birebir hislerini anlattığı tam halinde geçen dizeler;
Kalpin o kadar soğuk ki bebekim
ÖlÜ olman bile enkel dekil
Agir agir dolduruyorum iÇini
nabzın “0” olsa da
Aah ke$ke le$ kokunu bastırabilsem
Ke$ke seni deeepfirize sıgdırabilsem
Sonsuza kadar baraber olurduk
Bu bijim kaderimiz cehennem
Dudaklarında donmus gulu$ün
Cansız bedenin tam kar$ımda
Misur patlattım sevdiğğin gibi yaglı ve tuzlu
En sevdiğin filmi izleyecekiz az sonra
(Kelimelerde kullanılan yanlış harfler telif ihlali olmaması için bilerek eklenmiştir. )
Gördüğünüz gibi bu sapkınlık tedavisi edilmesi gereken bir kişilik bozukluğudur. TDK’da “Nekrofili” kelimesi ” Ölü Sevicilik” olarak Türkçe’de tanımlanmıştır. Kadınlarda bugüne kadar 1 vaka kayda alınmıştır. Rahatsızlık erkeklerde daha fazla görünmektedir. Özellikle travma sonrası ortaya çıkmaktadır. Türkiye bu konuda yasa ile kısıtlamalar getirmiştir. Anayasa’da yer alan ölüye hakaret suçlarına giren Nekrofili’nin cezası 3 ay hapis cezasından başlamaktadır.
Maalesef tedavisi %60 başarısızdır. Çünkü tek hazları ölülerle konuşmak, ölülere bakmak, ölülerle cinsel ilişki yaşamak. Bunu bir hastalık görmedikleri için, kendilerini diğerlerinden daha sağlıklı gördükleri için tedavilere yanıt vermiyorlar.
Kaynaklar ve Alıntılar ve Okumalar
Prof.Dr. Rasim Adasal, Normal ve Anormal Cinsiyet ve Evlilik, Ankara: Gürsoy Basımevi, 1975, s.321.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Hirodes
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/omur-gedik/olu-seviciler-40059762
Belirtilen şarkı sözleri ve benzerleri: https://sarki.alternatifim.com/sarkici/rashit/nekrofil
https://www.musixmatch.com/lyrics/Rashit-Teoman/Yak%C4%B1n-%C3%96l%C3%BCm-Deneyimi
Albay Süleyman Fethi İstanbul doğumludur. Pangaltı Harbiye Mektebi ve Harp Akademisini bitirmiştir. 1900’lerde piyade kurmay yüzbaşı olmuştur. Selanik’te ve Hicaz Tümeninde görev yapmıştır. 1915’te Kurmay Albay olmuştur. Mustafa Kemal ve İnönü ile birlikte çalışmış fakat 1917 kışında romatizma geçirdi sonrasında El ve ayaklarında felç oluştu. İzmir 4. Kolordu Asker Alma Heyeti Başkanlığına getirilmiştir.(1918)
1919 yılında İzmir işgali sırasında ordugah basan Yunan mavri mira üyeleri tarafından “zito venizelos”,”yaşasın venizelos” demediği için işkence yapılarak şehit edilen Türk subayıdır.
Tüm halk “zito venizelos” diye bağırtılırken kendisinden de kalpağını çıkarıp bağırması istenmiş , kendisi ;
“ben bir Türk zabitiyim, yaşasın Türk milleti diye bağırırım” demiş ve fedakar göğsünü düşman süngülerine tutarak şerefle şehit olmuştur. (Ali Fuat Cebesoy Hatıratları)
Albay Süleyman Fethi ile Yarbay Şükrü Bey de “kato venizelos”,”kahrol venezilos” dediği için süngülerle defalarca işkence yapılarak katledilmişlerdir. 22 tane süngü deliği olan Süleyman Fethi Bey’in şanlı üniforması Harbiye askeri müzesinde sergilenmektedir. Üniforması üzerindeki apoletleri sökmesini isteyen Yunan’a “Onları sen takmadın ki sen sökesin!” ifadeleriyle başı dik duran yanında cesaretinden başka şeyi olmayan vatan sevdalısı Şehit Süleyman Fethi’yi saygıyla anıyorum. Vatanı uğruna ölenler, ölümsüzlüğü tadanlardır. Yapılan katliamlar unutulmayacaktır. Süleyman Fethi’ler ve Fethi SEKİN’ler her daim olacak, devlet baki kalacaktır. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı, kalmayacaktır.
MÖ 160-138 yıllarında hüküm sürmüş hanedan soyundan gelen Attalos, II. Eumenes’e olan samimiyeti ve sevgisinden dolayı “Kardeşini seven” diye bilinir. Abisi II. Eumenes ölünce çocuğu III. Attalos küçük olduğundan, II. Eumenes’in eşi kraliçe Stratonike ile II. Attalos evlenerek kolay yoldan kral olmuştur.
II.Attalos krallığı devraldıktan sonra hakimiyet alanlarını genişleterek bugünkü Manisa- Alaşehir yani Filedelfia ve Antalya yani Attalia (Attalos’un şehri demek) taraflarını ele geçirerek buralara şehirler kurar. İlk olarak yeltendiği şehir Antik Side( Nar) şehridir. Apollon tapınağını almak için yeltense de alamamış korsanlar tarafından deniz üzerinde ve deniz kıyılarında saldırıya uğrayıp bugünkü Antalya merkeze yerleşmiştir. Şehir kurdurulmasını istemiştir. Konuşlandığı bölgeyi Attalia olarak yeniden inşa etmiştir. Bugün bile yapıtlar hala turistik bölge olarak Türkiye’nin turizm başkenti Antalya’da bulunmaktadır. Antalya, bu ismini almadan ve Bergama kralına geçmeden önce Pamphylia adında uzun yıllar Korsan limanları olarak kullanılmıştır. Bugün bile Korsan Koyu isminde bölgeleri bulunmaktadır. Antalya sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya kent devletlerinin ve Pers, Büyük İskender’le onun devamı Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı’nın idaresine girmiştir. Sonrasında Roma devleti bu verimli şehri keşfetmiş ve ele geçirmiştir. Bizans geldiği zamanlarda Adalya olarak telaffuz etse de Bizans’ın son zamanlarına doğru Antalya halini almıştır. 1200’lerde Bizans’a kafa tutacak büyük güç olan Büyük Selçuklu tarafından ele geçirilerek 1207’de Türk toprağı yapıldı. Yıkılan Büyük Selçuklu sonrası oluşan bölünmüş beyliklerden biri olan Anadolu Beyliği Teke Türkmenleri’nin kolu Hamitoğulları himayesinde kalmıştır. Antalya köylerine Teke yöresi, platolarına Teke Platosu denilmesi sebebi budur.
Kayı Boyu’ndan çıkma Osmanlı Devleti elinde Anadolu eyaletlerinin sancağı, Teke Sancağı olarak bilinirdi. Adalya veya Attalia karmaşası Cumhuriyet döneminde çözülerek şehrin adı Antalya olmuştur.
https://www.batman.edu.tr/Files/Scientific,Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 227-235 Derya UZUN AYDIN, “KRAL ATTALOS” HEYKELİNE ‘SAYGISIZLIK’
http://www.antalya.gov.tr/antalya-tarihi
https://www.bilgisozluk.com/ii-attalos_254160
Hasan Ali YÜCEL klasikleri dizisinde yer alan 758 sayfalık 5 kitabın derlendiği dev bir kitap.
Emile aslında Rousseau’nun hayali bebeğidir. Kitapta bu hayali bebeğin büyüyüp gelişimi, büyüme sıkıntıları, gelişim sıkıntıları ve nasıl geliştirilmesi gerektiği hakkında fikirler sunmaktadır. Kendisi büyütüp kendisi öğretmekte olduğu öğrencisi Emile’nin iyi bir eğitimle ahlak kazandığını ve en önemli eğitimin ilk eğitim olduğunu okura göstermektedir. Tüm yükü kadınlara yıkması biraz erkek yazarın kalemi olduğunu belli etmektedir. Örneğin kadın tüm eğitimleri başlatan ve sürdüren olmalıdır çünkü süt vermesi için yaratılmıştır yani erkek besleme bakımdan sorumlu olsaydı erkek süt ile emzirirdi şeklinde düşüncelerini belirtmektedir. Sürükleyici ve düşündürücü bir kitaptır. Özellikle öğretmenlerin okuması gereken bir kitaptır. Unutmamamız gereken nokta kitapta belirtilenler ve anlatılanlar Rousseau’nun düşünceleridir. Tamamen doğru veya yanlış kabul edilemez. Doğrular da yanlışlar da vardır. Okuyucunun beyin süzgecine kalmış.