Maria’ya Mektuplar 2

Sevgili Maria;

Anın tadını çıkaran çocuk olmayı, şimdi öyle isterdim ki… Bir patırtı, bir dalavere olmadan zirvelere uçan kuşlar var mıdır bilmem ama ben o kuşlar kadar da özgür olmayı yeğlerdim.

19.yy şairleriyle bir masada otururduk örneğin, sen de hep böyle olsun istersin bilirim. Sonra, sonra masanın topallayan ayağına bir parça kağıt sıkıştırıverirsin. Dünyanın en muazzam, en önemli maddesine dönüşüverir bir parça kağıt.

Radyonun cızırtılı sesine aldırmadan kalbimize dokunan o parçayı bekler dururuz. Şansımıza, çıkan şarkıda cızırtılar kesilir, tebessüme kapılırız. Senin gülüşlerin hep güzeldir Maria… Ama hiç ağladığını görmedim, belki gizledin. Muhtemel öyle olacak…

Maria, ben senin azalmış çamların siluetine bakıp, yeni yılı kutlayan ellere ah çekmene üzülürüm. Bir dağ yamacına binlerce çam dikesim gelir.

Dedim ya, dikkatimi pahalı hediyelere göz dikmişler çekmez asla… Küçük bir gülü narince izleyen gözlerine vurulurum. Avuç içi bekleyen aminler gibi beklerim bir yol çıkışını. Ben senin çıkmaz yollarda kaybolmana üzülürüm Maria…

Kıvrımlı saçların hiçbir bebeğin kokmadığı kadar güzeldir. Aynı şehirde, ayrı atan bir kalp ışığı kadar keskince hissederim. Ben seninle aynı mahallede çocuk olmayı isterdim… Ve bir sahafta en anlamlı şiir kitabını üflemek tozlu yanlarından… Tıpkı ruhuma üflediğin gül kokulu rüzgarların gibi…

Ah Maria, bu çağ seni yalnızlaştırır. Adını bir şiire çok görür. Lakin vazifem olsun ki adın geçmeyen hiçbir kitaba elimi sürmeyeceğim. Bunu böyle bil!!

3 Comments

Yorum bırakın